24 Nisan 2014 Perşembe

24 Nisan!!!

Bugün 24 Nisan, hüzün doluyor insan! En azından ben doluyorum. Tam 1 yıl önce bugün ameliyat masasına yattım. Ne kadar da neşeyle giymiştim ameliyat önlüğünü. Aslında içimde tarifsiz bir korku vardı. Nitekim sedyeyle odadan çıkıp ameliyathaneye giderken zırıl zırıl ağlamıştım. Eşimi bir daha göremeyeceğim korkusu sarmıştı içimi.

Sonrası malum, gerçekten çok çileli, çok yıpratıcı, üzücü günler, aylar geçirdik o hastanede. 2 gün yatıp çıkacağımı sandığım o odada tam 4 ay  yaşadık...(aslında 3,5 ayı o odada, sonrası başka hastanede, çaktırmayın :P)


Ameliyata gireceği için salakça bir mutluluk içinde olan, başına geleceklerden habersiz, saf ben...




O 4 ayda neler mi oldu;


Kaçak, ateş, halüsinasyonlar, her yerime takılı hortumlar, maskeler, cihazlar, burnumdaki nazo enteral hortum, sonrasındaki sinüzit çilesi ve o hortumun boğazıma kaçan bandı! İnsan 1 ay tükürüğünü yutamaz mı! Yutamadım işte, bir daha da hiçbir zaman yutamayacağım hissine kapılmıştım. Resmen tüylerim diken diken oluyor hatırladıkça...




Daha neler neler var, zırt pırt çekilen akciğer filmleri, sayamadığım kadar çok içtiğim o iğrenç metilen mavisi... Drenimi çektiklerinde ucu masmavi idi, boyanmıştı. Kimbilir, iç organlarım da artık mavidir belki :) O dren ki başlarda 1-1,5 lt akıntıları gördü, onun aşama aşama azalışı, gözümün sürekli onda olması. Defalarca bu sefer tamam bak mavi sıvı gelmedi drenden deyip de, bir saat sonra o hortumda mavileri görüp yıkıldığım kabus dolu kaçak testleri...   
Yanlış yapılan iğneler, yanlış yapılan ilaçlar, bradikardiler, taşikardiler, tekerlekli sandalyeler. Sonrasında Ankara'da çektiğim sefillik, üzüntü.... Allah'ım resmen ağlayacağım... 

Neyse, aslında ben bu yazıya, dün tanıştığım arkadaşım Nazife'nin beni yazmak için teşvik etmesi sonucu, güzel şeyler hatırlayıp, güzel şeyler yazmak için başlamıştım. O yüzden esas konuya geleyim.

Hastalığım süresince, aynı kandan candan olanlar bile beni terketmişken, O bir gün bile elimi bırakmadı. 4 ay benimle hastane köşelerinde süründü, üzüldü, ağladı. En çok da gece uyanıp onu başucumda ağlayıp dua ederken bulduğumda üzülüyordum. Ben öleceğimden çok emindim, hatta o kadar yıpranmıştımki "bir iğne vurun öldürün beni" diye ağlıyordum. Ama baktımki, ben böyle yaptıkça o kahroluyor, sadece onun için yaşamak ve iyileşmek için daha güçlü olmaya karar verdim. Herşeye sadece onun için katlandım. Hergün dua ediyorum, onu tanıdığım için... O benim canım kocam, en kıymetlim! Ne kadar sevdiğimi anlatmaya yetecek bir kelime de bulamıyorum. Tıkanıyorum, seviyorum ulannn! İyiki varsın... (gerçi muhtemelen bu yazımı okumayacak, blogumu takip ettiği filan yok hainin.. ama olsun ben bunları yazmalıydım...)






Şanssız gibi görünsem de ben aslında çokkkk çokkk şanslıyım... 








Not: 2. ameliyatımı olduğum tarih, yani 9 Mayıs'ta 1. yıl güncellememle geri döneceğim. Çünkü ancak 2. ameliyattan sonra kilo vermeye başlamıştım. Benim için esas yıldönümü o gün başlıyor... :) Bekleyin anacım.