Bunları Biliyor Musunuz? - YENİLENDİ!



  • Kekiğin birçok faydası olmasına rağmen, guatr hastaları ve hamileler tarafından kullanılmaması gerekmektedir.Guatrı olan hastalarda kekik kullanımı ile halsizlik, mide bulantısı, baş dönmesi, kalp çarpıntısı meydana gelmektedir. Hamile bireylerde de düşük riskini artırmaktadır. Bu yan etkilerle birlikte kekik yağının tümör yapıcı madde olduğu ve karaciğer üzerinde zararlı etkileri olduğu bilinmekte ve dikkatli kullanılması önerilmektedir.
  • Etler ızgara edilirken damlayan su ile vitamin B2, B12 ve folik asit kaybı olur. Bu su bir kap içinde toplanabilir ve sos olarak kullanılabilir. Etin çok yüksek sıcaklıktaki ızgara üstüne konup veya aleve çok yakın olarak tutularak pişirilmesi sırasında sağlık açısından zararlı (kanser yapabilen) öğeler oluşur. Bu nedenle etler ızgara edilirken et yüzeyinin ısı kaynağından en az 15 cm uzakta olması gerekir.
  • Kırmızı et ağırlıklı beslenmek hazımsızlığa direk neden olmaktadır. Diğer bir besin ise muz. Sıklıkla muz yiyen bireylerde hazmetme zorlaşmakta ve sindirim güçlüğü hızlanmaktadır. Ayrıca kepekli ekmek ve tüm ürünler, diyet bisküviler, çiğ sebzeler, yer fıstığı, ayva, çikolata, yağlı yemekler, kızartmalar, marul, beyaz lahanadır. Hazımsızlığı önleyen besinler ise yemek ardından içilen açık limonlu siyah çay, bitkisel içerikli bazı çaylar, filtre edilmiş kahve, elma, ceviz, sorbet gibi meyve bazlı dondurulmuş şerbetler, domates dilimleri, taze tarhun otu, anason, rezene ve kimyon.
       
  • Bayat ekmekler su buharına tutularak yeniden taze hale getirilebilir. Bunun için tencerede kaynayan, su üzerine kevgir konur, üzerine ekmekler yerleştirilir ve üzerleri bir kapak ile örtülür ve ekmekler birkaç dakika buharda tutulur. Böylece kaybettiği suyu yeniden kazanan ekmek taze görünümünü elde eder.

  • Unun, ayrıca pilav ve dolma yaparken şehriye ve pirincin pembeleşinceye kadar kavrulması protein kaybına neden olur.

  • Tarhana; yoğurt, un veya yarmanın karıştırılıp maya¬landırılması ve kurutulması ile elde edilen çok değerli bir besindir. Kurutma işlemi güneşte yapılırsa vitamin B2, B6 ve folik asit değerlerinde büyük ölçüde kayıp olur. Bu nedenle gölgede, üzeri ince bir bezle örtülerek veya fırınlarda kurutulmalıdır. Fırında kurutmak için tarhana küçük parçalar halinde fırın tepsilerine serilmeli, eğer fırın derecesi ayarlanamıyorsa fırının ağzı açık olarak ısı artışı kontrol edilmelidir.

  • Sütlü tatlıları pişirirken şekerin önceden eklenmesi protein değerinin azalmasına neden olur. Şeker, tatlının ocaktan indirilmesine yakın eklenmelidir.
     
  • Sade şeker, şekerli içecekler, hamur tatlıları, bisküvilerden uzak durmak en sağlıklısı. Bunun yerine az yağlı, az şekerli, kuru yemişli kekler veya az yağlı süt ve az şeker ile hazırlanmış pudingler, meyveli tatlılar, çikolata kırıntılı az şeker ve az yağ eklenmiş kurabiye veya meyve tartları haftada 2-3 kere 1 porsiyon olarak yenilirse kilo vermenizin durmasına engellenmiş olur.
     
  • Mümkün olduğunca az suda ve az pişirerek yemek daha hızlı kilo verdirmekte ve kanser yapıcı maddelerin vücuttan hızlı bir şekilde atılmasını sağlamaktadır.

  • Salata, çorba ve yemeklerinize limon suyu (kesinlikle taze) eklemek yediğiniz şeyin glisemik yükünü azaltıyor. Sirkenin de aynı etkiyi yaptığı biliniyor. Sirkeli bir salatanın glisemik yükü yaklaşık %30 azalmış oluyor. 
  • Baharatların her türlüsü, hatta acı biberli doğal soslar (kırmızıbiber, jalapeno, karabiber) glisemik indeksi azaltabiliyor. Tarçın çok etkili bir glisemik yük azaltıcısıdır. Her gün bir veya iki çay kaşığı tarçının yiyeceklere ilavesi ciddi bir avantaj sağlayabiliyor. 
  • Bir yiyecek ne kadar çok pişirilir, haşlanır, ezilip öğütülürse, ne kadar çok inceltilip hırpalanırsa (!) glisemik yükü o oranda artar, kilo ve sağlık açısından zararlı olabilme potansiyeli o ölçüde belirginleşir. O yüzden sebzeleri ve salataları çok küçük doğramamaya özen gösterin. 
  • Meyveler olgunlaştıkça glisemik indeksleri yükselir. Meyveyi olduğu gibi yemek daha düşük glisemik indeks anlamına gelir. Örneğin elma yemek elma püresi yemekten, elma püresi yemek elma suyu içmekten daha doğrudur. Meyve salatalarından da uzak durmalısınız. 
  • Beyaz pirincin glisemik indeksi çok yüksektir (70'den fazla). Buna karşılık kahverengi pirincin Gı'si daha düşüktür. Bulgur pirince oranla çok daha düşük glisemik indekse sahiptir. Pirinç pilavı yerine bulgur pilavı yemek çok daha doğru bir seçimdir. Dört kaşık bulgur pilavının aynı miktar pirinç pilavına oranla kilo yapıcı etkisi yarı yarıya azdır.
  • Patates kızartması közlenmiş patatese oranla daha yüksek glisemik indekse sahiptir. Taze pişmiş ve ezilmiş patatesin özellikle püre haline getirildiğinde glisemik indeksi çok yüksektir. Patatesin genelde yüksek glisemik indekse sahip bir yiyecek olduğunu da unutmayın. Canınız haşlanmış veya kızarmış patatesi çok çektiğinde sıcak sıcak yemek yerine soğutup öyle yiyin. Patates (haşlanmış veya kızarmış) soğutulduğunda glisemik indeksi azalıyor. Önce soğutulup sonra yeniden ısıtıldığında bile glisemik indeksi daha düşük oluyor. Patates ne kadar taze ve küçükse glisemik indeksi o oranda düşük oluyor. 
  • Pratik olarak yeşil soğan, sarmısak, turp, kabak, karnabahar, lahana, salatalık, marul, kıvırcık, ıspanak ve patlıcanın glisemik indeksi sıfır kabul edilebiliyor. Bu yiyecekleri sofranızdan eksik etmeyin.  
  • EGZERSİZ süresince ağızdan değil, burundan nefes almaya çalışın. Yemekten hemen önce veya hemen sonra egzersiz yapmayın. 
  • Beslenme listenizde yer alan karbonhidratların glisemik yükünü, yani kilo yapıcı etkilerini azaltmak istiyorsanız bunun en etkili yollarından biri daha fazla lif-posa tüketmeniz. Fazla posalı beslenmenin özellikle kolon kanseri için de ciddi bir koruma sağladığı da biliniyor. Bunun nedeni posalı yiyeceklerin içindeki liflerin bağırsaklarda yağ ve şekeri emen bir sünger gibi davranması, ayrıca bağırsak duvarını kaplayarak yiyeceklerin içindeki yağ ve şekerin daha az emilmesini sağlaması. Prensip olarak posa-lif herhangi bir yemeğin glisemik yükünü azaltmanın en kolay yoludur. Kuru fasulyenin makarnadan, bulgurun pirinç pilavından daha az kilo kazanımına yol açmasının sebebi düşük glisemik indeksi ve bunun nedeni de kuru fasulye ve bulgurdaki yüksek posa içeriği. Yulaf kepeği, öğütülmüş keten tohumu eklenmiş salata veya yoğurtlar, bol salatalık eklenmiş cacık, her öğünde bol salata çeşitleri, yemeğe bol sebzeli az yağlı bir çorbayle başlamak, ara öğünlerde şeker oranı düşük meyveler ya da sebze parçaları atıştırmak günlük posa tüketiminizi arttırmanın en kolay yolları.  
  • Reflü olasılığını en aza indiren yağların başında zeytinyağı geliyor. Mide ülserine yol açabilen “helikobakter” isimli mikropların midede üremesini de bu yağ engelleyebiliyor.Zeytinyağında eklemlerde iltihabi değişimleri azaltan, ağrı sorununu baskılayan bazı maddelerin bulunduğu da biliniyor. ıyi kolesterol HDL'yi azaltmadan kötü LDL'yi düşüren tek bitkisel yağ da zeytinyağıdır.  
  • Su sağlık için zorunlu bir maddedir, her gün düzenli olarak sağlıklı ve temiz su içmek gerekir. Susuz bir yaşam mümkün değildir, az su içmek sağlıklı hali sürdürmeyi güçleştirir. Bu bilgilerin hepsi doğru. Ne var ki suyun fazlası da zararlı olabiliyor. Günde 6-8 bardak su içmek sağlığa iyi gelirken, işi abartmak bir süre sonra sağlık problemlerine bile yol açabiliyor. Aşırı su sonucu ortaya çıkan “su zehirlenmesi” diye bilinen bir tıbbi sorun bile var. Bu nedenle susuz kalmayın ama vücudunuza habire su pompalayıp suda boğulmamaya da dikkat edin. 
  • Her şeyden önce kırmızı et yemeyi ihmal etmemeli, hayvansal demirin diğer önemli kaynaklarından, yani hindi eti, tavuk eti, balık yemeye de özen göstermelisiniz (balık, tavuk yerken siyah renkli bölgelerini tercih ederseniz daha çok demir kazanırsınız). Bezelye, kabak, semizotu, taze fasulye, bakla, karnabahar ve diğer kalın yapraklı sebzeler, bakliyat grubu yiyecekler de demirden zengindir. Özellikle bitkisel kaynaklı demirden daha fazla faydalanabilmek için C vitamininden zengin yiyecekleri de aynı zamanda almaya çalışmak gerekir. Mesela kuru fasulye, nohut, mercimek pişirirken içine domates, kırmızıbiber ekleyebilir, yemeğinizi portakal suyu ve diğer meyve sularıyla zenginleştirebilirsiniz. 
  • Yeterli su içtiğinizi anlamanın kolay yolu tuvalete gittiğinizde idrarınızın rengini ve miktarını kontrol etmeniz. Az miktarda ve koyu renk bir idrar yapıyorsanız bu yeterli sıvı almadığınızın işaretidir. Berrak ve bol miktarda bir idrar ise sıvı ihtiyacınızın olmadığını gösteriyor.
  • Yiyeceklerle kazanılan doğal antioksidanlar kesinlikle daha etkili oluyor. Bazı antioksidanların "hapa veya kapsüle sıkıştırılmış" halleri işe yaramıyor. Domatesteki kırmızı mucize likopen de böyle bir antioksidan. Onu mutlaka doğal yoldan kazanmanız gerekiyor. Likopenin hapları işe yaramıyor. Likopen domates, karpuz gibi "kırmızı" yiyeceklerde bulunan çok güçlü bir antioksidan. Kayısı, pembe greyfurtta da var. Likopeni kazanmak için domatesi yemeli, suyunu, çorbasını içmeli, salçasından, ketçabından faydalanmalısınız. Kışın greyfurt, yaz aylarında da karpuz, kayısı yemelisiniz. Bu güçlü antioksidan kadın sağlığını tehdit eden pek çok soruna karşı önemli bir koruma sağlıyor.
  • Bu yiyeceklerin en önemli özelliği yemek yemenize rağmen ortaya çıkan açlık krizlerinizi ve tatlı isteğinizi kontrol altına almaya yardımcı olmalarıdır: Yumurta, mercimek, nohut, kurufasulye, yeşil salata, yeşil çay, elma, armut, çorba, yağsız kırmızı veya beyaz et, greyfurt, tarçın, sirke, ceviz, fındık ve badem, yulaflı kahvaltılık gevrek.
  • Bir meyve veya sebzenin hatta tahıl veya bakliyatın antioksidan gücünü tahmin etmenin en kolay yolu renkleridir. Renkli (özellikle koyu renkli, yeşil, siyah, mor, kırmızı, mavi, sarı, turuncu) olanlarda antioksidan moleküller daha çok bulunuyor. Kırmızı fasulyenin beyazdan, siyah üzümün beyaz üzümden daha fazla koruma gücü var. Nar, yeşil çay, domates, lahana ve kan portakalı, kırmızı greyfurt, Trabzon hurması gibi yiyecekler ile rezene, zerdeçal da kanserden korunmada faydalı olabiliyor.
  • Bal ve tarçın ayrı ayrı kullanıldıklarında farklı sağlık sorunlarının çözümünde önemli faydalar sağlıyor. Bal bağışıklık sistemini güçlendirirken, tarçın kan şekerinin dengelenmesini kolaylaştırıyor. Ceviz büyüklüğünde balı 1/4 fincan ılık su içine koyup, bir çay kaşığı toz tarçın ekleyerek elde edeceğiniz krem benzeri yapıyı ağrılı eklemlerinizin üzerine sürdüğünüzde ekleminizdeki ağrının azaldığını veya aynı karışımı ince bir dilim ekmeğe sürüp yediğinizde hazımsızlık sorunlarınızın azaldığını görebilirsiniz.
  • Sucuk, sosis ve salam gibi işlenmiş et ürünlerinin içinde bulunan nitrat ve nitrit yapısındaki maddelerin vücutta değişimler göstererek kanserojen maddeler haline geldiği anlaşılmıştır. Bu nedenle saydığımız bu besinleri mümkün olduğu kadar ölçülü tüketmeye gayret edin. Zaman zaman yediğinizde de antioksidanlardan örneğin C vitamininden zengin yiyeceklerle birlikte yemeyi ihmal etmeyin. Örneğin sucuğu bol sebzeyle, domates, biber gibi C vitamininden zengin yiyeceklerle tüketebilirsiniz. C vitamini nitrat gibi bazı kanserojenlerin kanser yapıcı etkilerini azaltabiliyor.
  • Sürekli olarak idrar söktürücü kullanmak vücudunuzu sürekli olarak susuz bırakmak anlamına gelmektedir. Susuz bir vücut susuz bir hücre demektir. İdrar söktürücüler vücudunuzu yalnız susuz bırakmakla kalmazlar, kanınızdaki elektrolit dengesini de bozarlar, potasyum ve tuz kaybına yol açarlar. Tuz kaybı ani ve şiddetli tansiyon düşmelerine, potasyum kaybı kas güçsüzlükleri ve kalp ritmi düzensizliklerine neden olur. Sürekli diüretik kullanmak vücutta magnezyum kaybını da artırır. Magnezyum azlığı kemikleri, kasları, kalbi ve sinir sistemini bozar. Aynı şekilde, sürekli laksatif kullanmak da vücudun elektrolit dengesini bozar.
  • Aşırı stresin şişmanlığa yol açtığından artık kimse kuşku duymuyor. Stres yükü arttıkça kilolar da artıyor. Bu durumun üç temel nedeni olduğu belirtiliyor. Birinci neden, strese bağlı olarak böbrek üstü bezlerinin daha fazla kortizol hormonu salgılaması olarak kabul ediliyor. Kortizol hormonu yağlandıran, özellikle bel ve karın çevresinde yağlanmayı hızlandıran bir hormondur. İkinci neden olarak kanda insülin dalgalanmaları ve insülin fazlalaşması gösteriliyor. Strese bağlı insülin dalgalanmaları, hipoglisemik ataklara ve açlık krizlerine yol açabiliyor. Üçüncü neden ise strese bağlı yeme bozukluklarıdır. Çoğu insan stresle karşılaştığında rahatlamak için nişastası, şekeri bol, yüksek kalorili yiyeceklere yöneliyor. Kısacası stres şişmanlatıyor, hem de ne tehlikeli yerden, belden!
  • Küflenmiş gıdalardan, öncelikle de küflenmiş kırmızı biber ve kuruyemişten uzak durmalıyız.
  • Metal zımbalı poşet çay, yıpranmış su damacanası kullanmamalıyız. Alüminyum folyo ve streç filmleri, plastik tabak ve bardak gibi ürünleri çok sıcak yiyecek ve içeceklerle temas ettirmemeliyiz.
  • Büyük, yaşlı ve derin sularda yaşayan balıkları yememekte yarar var.
  • Tütsülenmiş yiyeceklerden uzak durmalıyız.
  • Eti yalnızca kendi yağıyla pişirmeli, ayrıca yağ eklememeliyiz.
  • Yemeklerden hemen sonra fazla miktarda çay tüketmemeliyiz.
  • Dolaşım sistemini ve kaslardaki gerilmeleri rahatlatmak için uygulanan MASAJ, vücudunuzdaki yağı yakmayacağı gibi, vücut yağını bir yerden bir yere taşımaz