26 Haziran 2010 Cumartesi

Kiraz detoksu patladı

Evettt.. başlıktan da anlaşıldığı üzere benim kiraz detoksu sizlere ömür. :) 1. gün yani dün sabah ve öğlen bolca kiraz yedikten sonra akşama doğru artık kiraz görmek istemez duruma geldiğim için vazgeçtim ve akşam yemeğinde normal birşeyler yedim. Normalde 70 kilonun üstündekiler her öğün 1'er kilo kiraz yesin diyor ama ben yarımşar kilo ya yedim ya yemedim. "Yiyemedim!"

Buna rağmen içim bulandı. Bir süre kiraz görmek istemiyorum. :) Benim neyime kiraz detoksu filan. Bu yüzden ani bir U dönüş ile bir süre protein ağırlıklı beslenmeye karar verdim, şu 120'leri devirmezsem kafayı yiyebilirim her an.

24 Haziran 2010 Perşembe

Detoks nedir - ne değildir?

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'ndan alıntıdır:
Detoks kilo verdirir mi

Gelenek bu yıl da değişmedi, mevsim “detoks zamanı” olunca e-postam şu soruyla doldu: “Detoks kilo verdirir mi?

Aslında soruyu şöyle sormak daha doğru: Toksin yükümüzün artması kilo artışına yol açabilir mi? Ya da kilo vermek detoksa fayda sağlar mı? Hepsi aynı anlama gelmiyor mu diye düşünebilirsiniz. Bence farklı anlamları var, nedenini yazının tamamını okuyunca daha iyi anlayacaksınız.
Kaynağı ne olursa olsun (organik-inorganik bedensel ya da ruhsal olması fark etmiyor) her toksin (özellikle de kimyasal toksinler) bedenimizi yangın yerine çevirebiliyor. Ortaya çıkan yangısal süreçler de bazı sağlık sorunlarını tetikliyor. Bu sorunların sebebi yangısal süreçlerin, tıp dilindeki adıyla inflamasyonların, beden ve ruhun keyfini kaçıracak pek çok olayı başlatmasıdır. Kısacası toksin yükünün artması bir anlamda sağlığın bozulması, bazı sağlık sorunlarının tetiklenmesi anlamına geliyor.

YANGI DEĞİL, YANGIN!

Özellikle kimyasal toksinler bedende bazı yangısal süreçlere sebep oluyor. “Yangı” sözcüğünün tıp dilindeki karşılığı “inflamasyon”. Bu sözcüğün bizim dilimizdeki karşılığı “iltihap”. Ama biz iltihap denince mikroplarla meydana gelen, çoğu zaman ağrı ateş gibi belirtilere yol açan sorunları anlarız. Aslında vücuda yabancı olan her şey bu bazen mikroptur, bazen elinize batan bir kıymık parçasıdır, bazen de vücudunuza yiyecek içecekler ya da soluduğunuza havayla giren yabancı bir moleküldür, iltihabi bir reaksiyona yol açar. Boğaz ağrısına yol açan bir mikrop da, tırnağınıza batan bir kıymık parçası da benzer bedensel yanıt süreçlerini harekete geçirir. Bu süreçlerin bir tek amacı vardır: Vücuda giren bu yabancıyı yok etmek ya da ne yapıp edip vücudun dışına atmak!
Toksinlerin hücrelerle itişip kakışmasında ortaya çıkan süreçler için iltihap yerine yangı sözcüğünü kullanıyoruz. Bu sözcüğü özellikle enfeksiyon dışı nedenlerle ortaya çıkan iltihabi süreçlerde tercih ediyoruz. Bu açıdan baktığınızda yangısal süreçler vücuda giren yabancı maddeleri temizlediği için gerekli, hatta faydalı süreçler gibidir. Ama fotoğrafın bir başka yüzü daha var ki o kısmı oldukça karmaşık! İşte o yüz ve olumsuz sonuçları...

Toksinler artınca bağışıklık bozuluyor

Herhangi bir nedenle vücudumuza giren toksinler, alerjenler ya da şu veya bu kaynaklı stres faktörlerini kontrol altına almaya çalışan yangısal cevaplar, bağışıklık sisteminin dengesini bozabiliyor. Böyle durumlarda bağışıklık sistemi hemen alarm durumuna geçiyor. Sonuçta beden için için tüten bir yangın yerine dönüyor. Eğer yangısal süreç damar sistemine oturmuşsa damarlarımız bozulup sertleşmeye, içinde plaklar oluşmaya başlıyor. Beyin dokusuna yerleşmişse bellek kaybıyla sonuçlanabilen olumsuz neticeler ortaya çıkıyor. Yağ hücrelerine yerleştiği zaman da kilo artışı ya da obeziteye sebep olabiliyor.
İşin kötü yanı bu yangısal süreçler sadece yerleştikleri doku organ ve yapıları değil, vücudun diğer kısımlarını da etkileri altına alabiliyor. Örneğin diş etinizdeki yangısal bir problem (diş eti iltihabı, periodontit) kalp damarlarınızda da iltihabi sorunlara, hatta kalp krizlerine sebep olabiliyor. Ya da Fitalat ve benzeri kimyasal bir madde vücudumuza girince yağ hücrelerinizde oluşturduğu iltihabi reaksiyonlarla kilo süreçlerini tetikleyebiliyor. Yiyeceklere karşı vereceğiniz olumsuz bağışıklık cevapları alerjik reaksiyonlar ya da yiyeceklerin içine karışmış bazı kimyasallarla ilişkili iltihabi yanıtlar vücudunuzun şişmesine metabolik yapınızın bozularak kilo almanıza sebep olabiliyor.

Toksin yükü kilo aldırabiliyor
Olayın muhtemelen bir başka yönü daha var. Fazla kilonun kendisi de zamanla bir toksik faktör haline gelebiliyor. Biz kliniğimizde izlediğimiz kilolu hastaların çoğunda çok güvenilir bir inflamasyon yöntemi olan HsCrp testi yaptırıyoruz ve bu maddenin kan seviyelerini genellikle yüksek buluyoruz. Yani eğer aşırı miktarda yağ biriktiriyorsanız, özellikle karın göbek bölgenizden kilo alıyorsanız, göbeğinizdeki yağ dokusunda başlayan yangın, önce damarlarınıza sonra da vücudunuzun diğer kısımlarına yayılabiliyor.
Anlatmak istediğimiz şey şu: Eğer vücudunuzun toksin yükü artmışsa ve inflamasyon süreçleri yoğunlaşıp bedeniniz yangın yerine dönmüşse kilo almanız kolaylaşacak, vermeniz zorlaşacaktır. İnflamasyon daha fazla yağ birikimine neden olmakta, yağ miktarının artmasıysa inflamasyonu desteklemektedir. Böylece iki ayrı problem kartopu etkisiyle birbirini tahrik edip büyütüyor. Bu süreci tersine çevirmek istiyorsanız fazla yağları yakarak yangını söndürmeniz gerekir. Bu nedenle detoks yapmak kilo kaybına katkı sağlar, fazla kiloları vermekse başlı başına bir detoks etkisi yapar.

Kilo kaybı detoks etkisi yapıyor
İyi planlanmış bir detoks programı vücudunuzda yangısal süreçleri tetikleyen toksinlerden arınmanızı sağlayabilirse doğal olarak kilo vermenize de yardımcı olacaktır. Diğer perspektiften baktığınızdaysa ve doğru beslenerek kaybettiğiniz fazla kilolar da toksinlerden kurtulmanızı ve toksinlere bağlı yangısal süreçleri azaltmanızı destekleyecektir.
Bu nedenle diyet-detoks ilişkisi önemli bir ilişkidir. Diyet yapan toksinlerden, detoks yapanlar da fazla kilolarından kurtulabilir. Yeter ki diyet de, detoks da sağlıklı ölçülerde ve tıbbi kontroller altında yapılsın. İşin lüzumsuz yanlarına (kolonik irrigasyon, oruç detoksları gibi) bulaşılmasın.

Toksin artışının işaretleri neler?

Eğer beden ya da ruhunuzda tolere edebileceğinizden daha fazla toksin birikmişse bazı işaretleri iyi izleyin! Şu işaretler ve sorunlarla sık karşılaşıyorsanız toksin yükünüzün arttığını yangının şiddetlendiğini ve detoks zamanının geldiğini düşünün: Egzama ve benzeri cilt sorunları, döküntüsüz kaşıntılar, sık tekrarlayan aft ve uçuklar, biri bitmeden yenisi başlayan soğuk algınlıkları ve/veya üst solunum yolu enfeksiyonları, halsizlik, bitkinlik, uyku sorunları, baş ağrısı, iştahsızlık ya da aşırı yeme eğilimi, konsantrasyon güçlüğü, öğrenmede zorlanma, unutkanlık, kontrolsüz ve gereksiz tepkiler, öfke kontrolünde bozulma veya depresyon işaretleri, şişkinlik, gaz, kabızlık veya ishal atakları, gastrit, reflü benzeri yakınmalar... Aslında bu belirtileri daha da çoğaltmak mümkün. Mesela toksin yükü arttıkça bağışıklık sistemi alarm durumuna geçebileceğinden otoimmun hastalıklar artabiliyor ya da bu hastalıklar (romatoid artrit, lupus) önceden varsa sık sık alevleniyor. Bellek sorunları olanlarda bellek kaybı hızlanıyor, gıda alerjileri, diş eti enfeksiyonları ve benzeri sorunlar sıklaşıyor. Kısacası başlangıçta için için tüten yangının dumanı yavaş yavaş beden ve ruhun her yanını kaplıyor.

Alkalen besinler daha mı faydalı?
Tamamlayıcı tıp uzmanları asidik gıdalardan zengin beslenmenin, vücudun iç ortam pH'sını alkalen taraftan asidik tarafa doğru kaydırdığını, bu durumun da sağlığı olumsuz yönde etkilediğini düşünüyor. Beden pH'sı asidik tarafa kaydıkça enerji üretiminin azaldığı, hücrelerin kendilerini onarma-tamir etme yeteneğinin düştüğünü, detoks süreçlerinin tıkanıp vücudun toksinlerden arınmada zorlanmaya başladığını, daha da önemlisi kanser hücrelerinin gelişimine ortam hazırladığı belirtiliyorlar. Son yıllarda fazlaca miktarda tüketilen bazı besinler var, onlar da asidik ortamı destekliyor. Özellikle şeker ve şeker katılmış besinler, fruktoz şurubu eklenmiş meşrubatlar, kahve ve beyaz un en çok eleştirilen besinler bu konuda suçlanıyor. Tatlandırıcıların da asidik etkisi olduğu belirtiliyor. Fazla miktarda yağ tüketmenin, erik, kızılcık ve benzeri meyvelerin, süt, peynir ve dondurmanın fazlasının, tereyağının, yer fıstığı ve cevizin, fazla miktarda tüketilen bakliyat grubu yiyeceklerin de asitik ortamı güçlendirdiği yazılıp çiziliyor. Bu fikirde olanlara göre sebzeler alkalen gücü arttırıyor. Meyvelerden elma, armut, karpuz, kavun, kayısı, şeftali, kiraz, hurma, portakal, üzüm, muz alkalen gücü arttıran yiyecekler. Baharatların özellikle kırmızı acı biberin, kekik, nane, tere, tarçın ve zencefilin de alkali pH'yı desteklediği belirtiliyor. Limon asitik bir meyve olsa da alkali ortamı destekliyor. Besin seçimlerinizi yaparken bu bilgiler işinize yarayabilir.

Kozmik Beden Temizliği ve Kiraz Detoksu

Bir süredir bilumum diyet ve detoks programlarını inceliyorum. Ahmet Maranki'nin kiraz detoksu da dikkatimi geçmişti fakat ilk seansı kaçırmışım. 2.'yi kaçırmayıp denemek istiyorum. Aşağıya Maranki'nin kendi sitesinden aldığım programı ekleyeceğim. 

25, 26 ve 27 Haziran tarihlerinde yapılması gerekiyor. Haftasonuna rastladığı için uygulamak daha kolay olur düşüncesiyle ve de gerçekten çok merak ettiğim için deneyeceğim. Müthiş bir şekilde sistemsel arınmaya ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Tüm iç organlarımın ve sindirim sistemimin temizlenmesini istiyorum. Bu kiraz detoksundan çok umutluyum. :) Kilo vermek gibi bir beklenti içinde değilim ama rahatlamak istiyorum. Denemeyi düşünenler bana yazın... beraber deneyelim, sonuçları konuşalım. :) 

Bir de şunu ekleyeyim, programı tam olarak uygulamayacağım, yani lavman filan yapmayı düşünmüyorum. Sadece kiraz, bitki çayı ve su kısmını uygulayacağım. Ayrıca normalde 3 gün önceden et vs. yemeyi bırakmak gerekiyormuş ama ben dün karar verdiğim için bugün et vs. yemeyeceğim. Detokstan sonraki 1 hafta boyunca da (ya da dayanabildiğim kadar diyelim) salata-sebze ağırlıklı besleneceğim.

Kiraz Detoksu
Ayın çekim kuvvetine ve ayın hareketlerine göre tarihi belirlenen bir uygulamayla yapılan detokstan, mistik inançlarda ve dini kitaplarda "13-14 ve 15 oruçları" diye bahsedilmektedir.
Ayın hareketine göre yapılan kiraz diyetinin birincisi, Hicri takvime göre Cemaziyelevvel ayının 27, 28 ve 29'una denk gelen Karanlık Dolunay döneminde yani; Haziran Ayı'nın 11-12 ve 13'ünde uygulanacaktır.
İkinci kiraz detoksu ise Recep ayının 13-14 ve 15. günlerine denk gelen Aydınlık Dolunay döneminde yani; Haziran Ayı'nın 25-26 ve 27'sinde gerçekleştirilecektir. 
Kozmik Bilim takipçilerinin bu günlerde uygulayacakları program aşağıdaki gibidir:
Sabah
- 3 bardak bitki çayı (Yenilen kirazların sapları da bitki çayının içine katılmalıdır.)
- Kilosu 60-70 arasında olanlar 500 gram, 70’ten fazla olanlar ise 1000 gram kiraz tüketmeli.
 Öğle
- 3 bardak bitki çayı (Yenilen kirazların sapları da bitki çayının içine katılmalıdır.)
- Kilosu 60-70 arasında olanlar 500 gram70’ten fazla olanlar ise 1000 gram kiraz tüketmeli.
Akşam (Gün batımı sonrası)
- 3 bardak bitki çayı (Yenilen kirazların sapları da bitki çayının içine katılmalıdır.)
- Kilosu 60-70 arasında olanlar 500 gram70’ten fazla olanlar ise 1000 gram kiraz tüketmeli.
3 gün boyunca devam eden kiraz detoksunda, her öğünde en az 3 fincan yeşil çay yada muhtelif bitki çayları (biberiye, karabaş, kantaron ve adaçayı) ve PH seviyesi yüksek, kaliteli, alkali sular bolca tüketilmelidir. (En az 1,5 - 2 litre) Bitki çaylarının içine tatlandırıcı olarak sadece çiçek balı kullanılmalıdır.
Kiraz seçerken çok tatlı olan Napolyon kirazı yerine, daha doğal sarımtırak, beyaz ve diğer sort küçük kirazlar tercih edilmelidir. 
ÖNEMLİ BİLGİLER:
- Kiraz detoksuna başlamadan 3 gün önce, detoksunu etkisini artırmak amacıyla kırmızı et, kızartma, tavuk eti, konsantre gıda, siyah çay, beyaz ekmek gibi gıdaları tüketmemeye özen gösterilmelidir. İki detoks arasında geçen sürede de bu kurala uyulmalıdır.
- Detoks yapmak isteyenlerin sabahları lavman uygulaması yapması, geceleri ise yatmadan önce 1 tatlı kaşığı zeytinyağı-limon karışımı içmesi tavsiye olunur.

Lavman uygulamasının doktor kontrolünde yapılması tavsiye olunur.

Kirazın Faydaları  
İdrar söktürücü özelliğiyle böbreklerin dostu olan kiraz vücudu zehirli maddelerden temizler. Kiraz ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için romatizma ve gut hastalıklarıyla eklem kireçlenmesi ve damar sertliğinin tedavisinde de kullanılması tavsiye edilir. Ayrıca yapısında bulunan kinik asit ile böbreklerin taş ve kum yapmasını önlediği ve varsa zamanla döktüğü, ayrıca safra kesesi taşının dökülmesine de yardımcı olduğu da bilinir.
Vücuttaki fazla suyun atılmasıyla, dolaylı olarak zayıflamaya yardımcı olur. Kiraz suyunun yüz ve boyun kısımlarına sürülmesinin deride kırışıklıkları önlediği ve giderdiği de belirtilir.
Karaciğerin dostu olan kiraz; hastalıklar, fazla ilaç tüketimi ve zehirlenmeler sonucu zorlanan karaciğerin yükünü hafifleterek iyileşmesine yardım eder. Yapısındaki bol fosforuyla sinirleri kuvvetlendirerek sakinlik sağlar. A vitamini kaynağı karoten içeren kiraz, aynı zamanda gözlerin dostu....


Kiraz Aspirinden Daha Faydalı!

Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Karadeniz, kirazın stresi yok ettiğini, menopoz döneminde faydalı olduğunu söyledi. Kirazın ayrıca damar sertliği ve mafsal kireçlenmesine da faydalı olduğuna dikkat çeken Karadeniz, şöyle konuştu:

"Menopoz döneminde faydalı olmaktadır. Kiraz meyvesi ağrıların dindirilmesinde aspirinden daha fazla etkili oluyor. Araştırıcılar bu etkiyi kirazda bulunan 'antosiyanin' isimli kimyasalın yaptığını bildirmektedir.

Kirazda 12-25 miligram arasında antosiyanin bulunmakta ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu bildirilmektedir. Araştırıcılara göre, günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla eşdeğer görülüyor. Ayrıca kirazda bulunan antosiyanin maddesi E ve C vitaminlerine benzer antioksidan etki yapmaktadır."

23 Haziran 2010 Çarşamba

Zayıflamak mı istiyorsun?

Bugün tesadüf eseri bir sitede şu yazıyı buldum. Ve paylaşmadan edemedim, gerçekten yazanın ellerine sağlık, bu kadar güzel ifade edilir ancak :)

Anneyiz.biz sitesinden Alıntıdır:

Zayıflamak mı istiyorsun?


Zayıflamak mı istiyorsun sevgili dostum

Hemen mi? Çok mu acelen var?

Tamam tamam heyecanlanma.

Al sana sihirli formül:

1) Az ye

2) Daha çok çalış

3) Ne yap et Nihat Odabaşı’nı bul

Az yemek en çok işe yarayan ama gel gör ki en az tercih edilen yöntemdir. Geçiyorum bunu.

Sen de sevmedin farkındayım.

Çalış derken fiziksel aktiviteden, egzersizden falan bahsetmiyorum tabii ki. Yorar mıyım ben hiç senii. Kıyamaam.

Ama gel gör ki sihirli formül diyorum. E bedava değil tabi bu formül. Elde etmen için çook çalışman lazım çoook.

Çok çalışmakla kast ettiğim, bildiğin çok çalışmak işte. Gerekirse birden fazla işte çalış.

Çalış ki daha çok para kazanasın. Kazan ki memleketin ünlü cerrahları hüüüüp diye yağlarını çeki çekiversin, karnını göbeğini geri geriversin.

Popolar havaya kalksın, memeler tavana baksın. Sarkanlar toplansın. Ciltler gerilsin. Gelsin detoks şurupları, havada uçuşsun cinsini sevdiğim lahana tabletleri.

Ohooo daha bunun 3 günde incelten kremi, 5 günde toparlayan losyonu, 1 haftada seni sen olmaktan çıkaran sözüm ona bitkisel hapları, geceden sabaha yağları yakan bıdı bıdıları var.

Bitmez bu liste.

Ama sen bitersin.

Manen zayıflayacağım diye kudurdukça, madden yokolursun.

Çok çalışman lazım canım dostum çoooook!

Nihat Odabaşı’na gelincee…

Valla adamın objektifinin karşısına bildiğin insan olarak oturuyorsun, ama fotoğraflara baktığında bilemediğin, tanıyamadığın doğa üstü bir gerçeklikle karşı karşıya kalıyorsun.

Tek bir tıkla benim diyen cerrahların başaramadıklarını başarıyor kendisi.

Işık hızıyla inceliyor, geriliyor, toparlanıyorsun.

Yahu sen iste, karnında baklava dilimleri çıkarmazsa ben de Sui değilim.

Onun deklanşöre bastığı an, senin sen olmaktan çıktığın andır.

Hayalini kurduğun karın kasların (baklavaların), dilber dudağın, hanım göbeğin sadece bir deklanşör uzağında.

Kedi gibi baktırsın, vahşi bir aslan gibi kükretsin seni istersen.

Sonra al fotoğrafını eline, göster önüne gelene.

"Valla şekerim gerçek halim ahanda şu resimdekidir. Fekat 3 boyutlu ortam beni olduğumdan kilolu gösteriyor nedense" de. De valla.

Memleketimiz artistine helal olan sana haram mı yani. Utanma, sıkılma. Aynen öyle de.

Ama gel gör ki...

Sui der ki...

Bence sen kudurma yaza ince giricem diye. Porsiyonları küçült yeter. İstenmeyen misafirler, geldikleri gibi gitmeyi de bilirler elbet.

Çıldırma günde 3 saat spor yapıcam diye: Yarım saat orta hızda yürü yeter.

Olmadı merdiven çık. Olmadı koridorda turla. Olmadı dans et. Yap işte bişi canım.

Medet umma sözüm ona bitkisel ilaçlardan, mucize karışımlardan.

Günde minimum 2 litre suyunu iç yeter.

O mucize haplar sayesinde görüp göreceğin hayatının son mucizesi olabilir, aman dikkat!

Elmalı sirkeli tabletler zayıflatıyormuş. Yapma ya! Elma ye gülüm. Olmuyo mu?

Greyfurt bıdı bıdısı tok tutuyormuş. Bir bardak greyfurt sık bi zahmet.

Ananas selülitleri yok ediyormuş öyle mi? E hala bunlara inanıyorsan git ananasın küpüne gir o zaman.

Yahu biz deli miyiz?

Tek derdimiz armudun kirazın kerevizin sapı, üzümün çöpü, lahananın suyu, domatesin çekirdeği, elmanın sirkelisi midir Allah aşkına?

Analarımız da acai üzümüyle mi zayıfladılar?

Bakın şimdi açıklıyorum. Evet evet en klasik cümleyi patlatıcam şimdi.

Tek yol sevgiden geçiyor kardeşim.

Sevin kendinizi, bedeninizi sevin.

Severseniz, iyi bakarsınız ona zaten.

Onun sapı, bunun çöpünden, kredi kartına bilmem kaç ay taksit yapan bıdı bıdı seanslarından medet umacak değiliz.

Kendini seven az yesin. Kendini seven biraz daha çok hareket etsin.

Kendini seven sağlıklı beslensin.

Kendini seversen güzelleşirsin. Gözünden fışkıran ışık bile yeter cildini parlatmaya.

Bugünden yarına zayıflayacağım diye kendini paralamaya, yaz geliyor diye kudurmaya gerek yok.

Aceleye gerek yok.

Formül belli.

Tempo belli.

Enerjimizi kanalize edebileceğimiz çooook yer var bizim.

Bütün enerjimi katlanan göbeğime, mememin ucuna, popomun rotasına veremem.

Sadece ve sadece sağlıklı olmak ve sağlıklı yaşamak adına, zaten yapıyor olmam gerekeni yaparım o kadar.

Medyanın bombardımanına, ideal kadın balonlamalarına, anoreksik manken pompalamalarına zaman harcayamam.

Birilerinin bana kendimi "çirkin" hissettirerek, benim göbeğim, baldırım selülitim üzerinden para kazanmasına izin veremem.

İşim gücüm var benim.

Bu yaz da erkekler koşsunlar güzellik salonlarına. Ne o göbekler öyle?

Oturduğunuz yerden kadınların selülitlerini saymak kolay tabi. Oh ne ala!

Biraz da ‘’ beyler ekran başına, yaza ince girmenin sırları azzz sonraaa’’ anonsları dönsün televizyonlarda.

Paralayıp dursunlar kendilerini Kıvanç gibi olucam, Kenan gibi bakıcam diye.

Brad Pitt tonunu tuttursunlar saçlarında. Kuaför kuaför dolaşsınlar.

Bu sene plajlarda gözümüz üzerinizde olacak beyler ona göre!

Bakın buradan söylüyorum: Bakımsız erkeğe acımam bu yaz! Madara ederim.

17 Haziran 2010 Perşembe

4. ayın sonucu

Rejime başlayalı tam 4 ay oldu. Bugün itibariyle 120.5 kiloyum yani tam olarak 25.5 kilo gitti. Geriye kaldı 35.5 :) Yolun yarısına sadece 5 kilo kaldı. 1 ay içinde o 5 kilodan da kurtulmayı planlıyorum. Epeydir spor filan hak getire... Yeni aldığım kararlar uyarınca, haftada 4 gün yürüyüş yapmaya başlayacağım tekrar. Bu yazı çooooook iyi geçirmek istiyorum. Maksimum fayda sağlamalıyım. Önümüzdeki sonbahar ve kış, kesinlikle geçen sene giydiğim kışlık kıyafetleri giymemeli, hepsinin içinde kaybolmalıyım :) Zaten çoğunu ayırıp kaldırdım, şimdilik nedense onlardan kurtulmayı gözüm yemiyor. Gerçi, tekrar giyme ihtimalim kesinlikle yook!! Olmamalı!! Ama işte yine de şimdilik dursunlar...

Epeydir blogumla ilgilenemiyorum, doğru dürüst birşey de yazmamışım. Bu aralar her bakımdan yoğun ve sıkıcı geçiyor günlerim. Birkaç hafta sonra normal hayatıma dönüş yapacağımı umuyorum. Siz takibi elden bırakmayın olur mu?

12 Haziran 2010 Cumartesi

Naappsam napsam?

Günlerdir ne bir yazı yazabiliyorum ne de yediklerimi yayınlıyorum. Yoğun bir hafta geçirdim ve eve gelince de bilgisayarı görmek bile gelmiyor içimden... Sanırım temmuz başına kadar da hayatım böyle çalkantılı olacak. Birkaç hafta boyunca hergün yediklerimi yazmaya fırsatım olmayabilir ama fırsat buldukça yazarım, mesela bugün. 

Ayın 17'sinde yani tam 5 gün sonra 4. ayım bitiyor. Bakalım o gün tartıda ne göreceğim? Bir süredir kilo vermemde yavaşlama olduğunu hissediyorum. Önceden inceldiğimi hissederdim şimdi hiç öyle hissetmiyorum, bilakis şişmanlamış gibi hissediyorum, ama aslında öyle birşey de yok. Psikolojik tamamen. Hatta birkaç gündür bu kilo verme işine nasıl hız kazandırsam diye düşünüp duruyorum ama tabi spor yapmak işime gelmediği için bu hep en son ihtimal olarak yer alıyor listemde :)

Atkins rejimine çok sıcak bakmasam da hızlı kilo kaybı sağlaması cazip kılıyor, sürekli gel-git halinde düşüncelerim. Bu sabah protein ağırlıklı bir kahvaltı yaptım ama sonradan cayar gibi oldum. Karbonhidrat alımını 20 grama indirmek benim için kâbus gibi birşey. Atkins'de meyve yasak, karbonhidrat içeren herşey yasak, yani sadece çok az salata ya da sebze yiyerek 20gr. karbonhidrat ihtiyacını doldurmuş oluyorsunuz zaten. Bu da pek işime gelmiyor. Canım hep salata ve meyve yemek istiyor. Seviyorum napimmmm 

Sanırım bir süre daha bünyemle inatlaşıp normal düzenimde devam edicem. Bu ay sonuna kadar 120'leri deviremezsem o zaman gözü karartıp Atkins diyeti yapabilirim.