20 Şubat 2014 Perşembe

Funduslasak da mı saklasak, funduslamasak da mı saklasak?

Ayın 13'ünde doktora gittim ve endoskopi yapıldı. Doktorum ve Brezilyalı misafir doktorumuz midemde 3 ana sorun belirlediler. 

1- Fundus bol bırakılmış (ve kaçak da bu bölgede)
2- Midenin içinde mukozada bir köşe var
3- Midenin alt kısmı dar yapılmış

İşte bu yüzden midenin altındaki darlık üst kısma basınç oluşturarak kaçağa sebep olmuş ve kapanmasını da engelliyormuş. İçerideki köşe ve alttaki darlık yüzünden yediklerimi zor sindiriyorum ve midenin üst bölümünde gölleniyormuş. Dolayısıyla o bölgedeki kaçağı sürekli dürtüklüyor... Yani öncelikle anatomik problemin giderilmesi gerek.

Doktorum üçlü bir endoskopik tedavi önerdi. 

1- Midenin alt kısmındaki darlık balon dilatasyon ile genişletilecek,
2- Mukozadaki köşe kesilecek,
3- Fundus endosleeve yöntemi yani Apollo cihazı ile dikilip küçültülecek.

Sonuçta ben mide katlamalı tüp mideli olacağım. :) Tuhaf bir cins olduğumu her zaman kanıtlamasam olmaz...

Midenin altındaki basınç azaldığında fistül kendi kendine iyileşebilirmiş bile. Umuyoruzki bu yöntemlerle sorunlarım çözülür ve ben iyileşirim. Yoksa cerrahi seçenekler çok riskliymiş. Midenin tamamen alınması (total gastrektomi) da seçenekler arasında ve ben bunu düşündükçe çıldırıyorum. Çok çok üzgünüm. 

7 Şubat 2014 Cuma

Tüp mide (sleeve gastrektomi) ameliyatım ve kaçak - Bölüm 3

Doktor beyle konuşmamız sonucunda, endoskopik olarak fibrin yapıştırıcı, klip vs. gibi seçeneklerin olduğunu öğrendim. Ameliyat ise son çare.
Yapılması gereken ameliyat bir tür gastrik by-pass ameliyatı. Yani ince bağırsağı kaçağın olduğu yere bağlayarak akışı bağırsağa kanalize ediyorlar. Benim anlamadığım milletin 1-2 cm kaçakları bile kapanırken benim 3 mm'lik kaçağım neden kapanmıyor. Üstelik bu en baştaki büyüklüğü, şu an geldiğimiz noktada midemde bir delik bile yok. 3 Aralık'ta fibrin yapıştırıcı uygulaması yapıldı. Doktor bey midemde belirgin bir delik olmadığını söyledi. Muhtemelen doku arasından sızma gibi bir durum var. Fibrin'den sonra 17 gün boyunca hiçbir sorun çıkmadı, herhangi bir iltihap vs. akmayınca bu işin artık bittiğini düşüp sevinmiştik fakat 20 Aralık'ta yine dren yerimde acı ve şişme oldu. Delindi ve tekrar iltihap akmaya başladı.

Bugün 7 Şubat, hala akıyor. Bazen az, bazen çok. Geçen hafta 5 gün hiç akmadı, yine ümitlendim, 2 gün önce yine şişti yine patladı. Delik de öncesine göre büyüdü. :( Tekrar açılacaksan hiç kapanma lanet olası, hem ümitlerimi söndürüyorsun hem canımı daha fazla acıtıyorsun.

Doktorum ayın 13'ünde beni çağırdı, tekrar inceleyip, ne yapılabileceğine karar verecekler. Kendisine gerçekten benimle bu kadar ilgilendiği için minnettarım. Bir kasabın bu hale getirdiği bir hastayla bu kadar uğraşmayı her hekim istemez. Ama iyi insanlar da var işte... Allah'a şükürler olsun.

Ne yapılacak ya da birşey yapılacak mı bilemiyorum... Belki hastane yatışı gerekebilirmiş. Hiç birşey belli değil, çok heyecanlıyım ve çok korkuyorum. 

Artık iyileşmek, korkusuzca normal hayatıma dönmek istiyorum. Çocuk sahibi olmak istiyorum. Yaşım 34 oldu. Bu ameliyatı ve zayıflamayı en çok da rahat bir hamilelik geçirmek, kilom yüzünden bebeğime bir sorun yaşatmamak için istemiştim. Fakat şu an çocuk sahibi olma hayalimden de giderek uzaklaştığımı hissediyorum. Sağlık sorunları bitmeden çocuğum olamaz, yaşım ilerliyor. 

Hayat çok acımasız.

3 Şubat 2014 Pazartesi

Tüp mide (sleeve gastrektomi) ameliyatım ve kaçak - Bölüm 2


Uzuun bir aradan sonra hikayenin ikinci bölümünü yazayım dedim, eksik kalmasın. :)
2. yapılan açık ameliyattan sonra tam 3.5 ay daha hastanede yattım. Bunun 3 ayı ameliyat olduğum hastanede. Son 2 haftası ise Ankara'da başka bir hastanede. 8 Ağustos 2013 sabahı yani Ramazan bayramı sabahı apar topar toplanarak ambulans ile Ankara'ya sevk edildim. Ya da postalandım. Adına ne derseniz artık... Orada hemen BT yapıldı, midemde belirgin bir kaçak göremediklerini söylediler.



Sonraki 2 hafta boyunca berbat bir ortamı olan berbat hastanede yattım, hayatımın en zor günleriydi belki de... Allahtan eşim hep yanımdaydı. O olmasaydı dayanabilir miydim bilmiyorum. Bu süreçte ona çok şey borçluyum. Allah ayırmasın...   Bunları düşündükçe duygusala bağlıyorum hep elimde değil...



Dediğim gibi, 2 hafta boyunca birçok test yapıldı; endoskopi, pasaj filmi, metilen mavisi ile kaçak testi vs. ama hiçbirinde kaçak göremediler. Drenimden gelen sıvı da epey azalmış ve berraklaşmıştı. Herşey yolunda gibi görünüyordu fakat içimden bir ses bu kadar kolay olamayacağını söylüyordu. "Birşeyin yok" diyerek beni sıvıya başlattılar, ertesi gün de drenimi cektiler. Herşey yolunda görünüyordu ama ben hala inanmıyordum nedense. 5-6 gün sonra da beni taburcu ettiler. Birkaç gün sonra kontrole gel dediler. Birkaç gün Ankara'da kaldım, kontrole gittim. Ultrason çekildi, kan testleri yapıldı. Ultrasonda gri bir alan gördüler ama üzerinde durmadılar, CRP değerim de 45'ti. Bunu da önemsemediler. Ve ben evime döndüm.



Birkaç gün sonra dren yerimde hergün giderek artan bir acı başladı. 1 hafta sonra artık yardımsız oturup kalkamaz haldeydim ve birdenbire o bölgenin şiştiğini farkettik. Yanardağ misali, göğsümden bile büyük bir şişkinlik. Hemen ameliyat olduğum sevgili hastaneme gittim. Apse yapmış dediler. Yine giydik ameliyat önlüğünü indik ameliyathaneye. Lokal anestezi ile orayı deldiler, apsenin bir kısmını akıttılar, ucu açık bir hortum parçası soktular. Düdük gibi. Ertesi gün de antibiyotiklerimi yazarak beni eve gönderdiler. Sonrasındaki 1 hafta iğrençti. Oradan akan iltihaplara spanch yetiştiremediğimiz günleri hatırlarım. Yine o bir hafta boyunca eşimin ve kayınvalidemin yardımıyla yatıp kalktım. Pansumanlarıma da onlar yardım ettiler. Zamanla antibiyotiklerin yardımıyla iltihap kurudu. 



Tekrar tomografi çektirdim. Bir sıkıntı görünmüyordu ama aslında orada bir fistül hattı varmış. Bunun bir fistül olduğunu bu olaydan yaklaşık 2,5 ay sonra öğrendim. Ameliyat olduğum hastanedeki doktor "aa evet o bir fistül zaten, bunu mu kafana takıyorsun o kendi kendine geçecek" diyerek, muayene bile etme gereği duymadan beni gönderdi. Ne kadar zaman sürer 1 sene sürer mi diye sorduğumda, "yok canım daha neler" gibisinden bir cevap bekledim ama aldığım cevap şuydu: "Allah bilir, 1 sene 2 sene, artık ne zaman kapanırsa". Bu cevap karşısında yıkılmış olarak hastaneden çıkıp ağlayarak eve geldim. Ve hemen başka bir doktora gitmeye karar verdim. Işık hızıyla randevumu aldım ve eşimin reflü ameliyatını yapmış olan güvendiğim başka bir cerraha gittim. Kendisine durumu anlattıkça o güleryüzlü adamın renginin sarıdan kırmızıya oradan mora dönüşünü canlı canlı izledim. Gerçekten yüz ifadesi vahimdi. Doktor bey bana tomografilerin hatalı çekildiğini. Opak maddeli suyu içerek çektirmekle kaçağın anlaşılmayacağını, bunun yerine dren yerindeki delikten maddenin verilip, mideye gidip gitmediğine bakmak gerektiğini söyledi. Ve ertesi gün bu şekilde bir tomografi çektirdim. Sonuç: dren yerinden verilen madde mideme ulaştı! Yani orada hala bir kaçak hattı vardı! 



Ben yine ağlaya zırlaya, yıkılmış halde hastaneden çıktım. İşe dönerken, obezite cerrahisi konusunda güvendiğim yegane hekimlerden birine durumu mesaj attım.
Bugün çok yazdım, devamı yarın :P  (bu sefer vallahi yarın yazıcam :) )