30 Temmuz 2010 Cuma

İsveç diyeti - 3. Gün

3. gün de iyi geçti. Akşam yemeğinde salata olması epey iyi oluyor. Salatayı bolca yiyorum, o da midemi dolduruyor. :) Şu sıralar, midem dolu olsun da ne olursa olsun modundayım. Yeterki az guruldasın. :) Menü dışına çıkmadım. Kendimi kötü ya da halsiz de hissetmiyorum. Genel bir halsizlik (ya da tembellik mi desem) var ama o zaten her zamanki halim, rejimden dolayı ekstra bir durum yok. :)

Haftasonunun haftaiçine göre daha zor geçeceğini düşünüyorum, evde durup yememek daha zor. O yüzden kendimi dışarılara atmalıyım.... Belki yarın çok sevgili arkadaşım Huriş, eşi Gökhan ve kermit Mustafa ile Belgrad ormanına pikniğe gideceğiz. Ama zaten yarın menümde et var. Et ve salata ile bu badireyi de atlatmayı planlıyorum. Huriş bu mesajımı okuyorsan etleri "sotele" (anladın sen oni)... Bir aksilik çıkıp plan bozulmaz umarım. Aaa hatta şahane bir fikrim var! Aldığım günden beri kullanılamadan boynu bükük bir kenarda duran ipimi de götüreyim belki ip atlarım Belgrad ormanında. Ne fantezi ama! Yolunuzda düşer de ormanda ip atlayan bi tonton görürseniz, bilinki o benim. :)

29 Temmuz 2010 Perşembe

İsveç diyeti - 2. Gün

Diyetin 2. günü işler tersine döndü. Bu sefer öğlen çok az yediğim için ve önceki akşamdan beri de aç olduğum için, gün epey zor geçti. 2. günün tek iyi yanı akşam yemeğiydi: Et + Salata + 1 meyve. Gerçekten doydum ve akşam aklıma hiç yemek gelmedi, hiç aranmadım. :)

Sanırım bu düzene alışmaya başladım. Bakalım 6. günün sonunda skor ve dayanma durumum ne olacak. Ona göre karar vereceğim 13'e devam edip etmemeye. Aslında tartılmayacaktım ama dayanamadım hergün tartılıyorum. Sonuç fena değil. Aşırı değil ama biraz iniş var. :) 

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Yağlarınız kahverengi mi, beyaz mı?

Osman Müftüoğlu'ndan alıntıdır:

Araştırmalar vücutta iki farklı renkte (kahverengi ve beyaz) yağ depolandığını gösteriyor: İkisi arasındaki temel fark kahverengi yağda “mitokondri” adı verilen enerji üretim organcıklarının beyaz yağa oranla daha fazla olması.

“Mitokondri” denilen minik hücresel organcıklar, hücrelerimize sonradan yerleşmiş “bakteriyel” yapılar. Görevleri “şekeri oksijenle birleştirip yakmak” yani enerji üretmek. 
Mitokondriler her hücrede var. Sayıları ortalama 60-80 arasında değişiyor. Bu rakam bazı hücrelerde daha az ya da daha çok olabiliyor. Prensip olarak bir hücre ne kadar aktifse o kadar çok mitokondrisi oluyor. Bedensel faaliyet arttıkça (yani egzersiz alışkanlığı süreğen hale gelip egzersiz yoğunlaştıkça) hücrenin mitokondri sayısı artıyor. Mitokondrilerin içerisinde kızıl kahverengi “demir” maddesi var. Mitokondriden zengin dokuların renginin diğerlerinden -mikroskopla incelendiğinde- daha koyu görünmesinin nedeni bu.

KAHVERENGİ YAĞ ENERJİ YAKIYOR

Kısacası beyaz ve kahverengi yağ dokusu arasındaki temel fark kahverengi pigmentle yüklü mitokondrilerin sayısından kaynaklanıyor. Kahverengi yağ dokusu, mitokondriden çok zengin. Bu nedenle beyaz yağ dokusuna göre daha çok enerji üretip daha çok kalori kullanıyor. Beyaz renkli mitokondriden fakir yağ hücreleri neredeyse “uyurgezer” durumdalar. Çok az enerji kullanıyorlar, yani istirahat ediyor, kalori harcamıyorlar.
Araştırmalar soğuk ortamlarda bırakılan bebeklerde kahverengi yağ denilen bu özel yağ hücrelerinin daha çok enerji ürettiğini göstermiş. Daha sonra aynı durumun laboratuvar ortamındaki fareler için de söz konusu olduğu anlaşılmış. Soğuk ortamda bırakılan farelerde kahverengi yağ hücrelerindeki mitokondriler hemen faaliyete geçip daha çok ısı üretmeye çalıştığı belirlenmiş. Isı üretme faaliyeti arttıkça harcanan kalori miktarı da artıyor. Enteresan nokta şu: Bu fareler soğuk ortamda kaldıkları sürece kahverengi yağ dokusunda fazla miktarda ısı üretme çabası sürdüğünden -yani kalori kaybettiklerinden- fazla yeseler bile kilo almıyor, hatta kilo veriyorlar.

SOĞUK ZAYIFLATIR MI?
Bu mekanizma, yani soğuğun zayıflatıcı etkisi insanlarda işe yarayabilir mi? Bu sorunun yanıtı henüz tam olarak bilinmiyor. Birkaç çalışmada yetişkin insanın vücudunda kalan az miktarda kahverengi yağ dokusunun soğuk ortamlarda kalındığı zaman faaliyete geçip eskiye oranla daha fazla kalori tüketimine yöneldiği gösterilmiş. Kahverengi yağ hücrelerinin soğuğa maruz kaldıklarında kalori sarfiyatlarını ciddi oranda arttırdıkları anlaşılmış. Ama bunlar henüz yeterli bulgular değil. Bunların yeni çalışmalarla desteklenmesi gerekiyor ama şimdilik şu şekilde düşünmemiz mümkün: “Soğuk hava bedenimizdeki kahverengi yağı faal hale getirebileceği için kilo kaybını hızlandırabilir”.
Peki, bu durum pratikte bir işe yarar mı? Sorunun yanıtı şimdilik -maalesef- “hayır” olmalı. Size daha iyi haberler vermek isterdim ama bugün için elimizde kilo kaybını sağlamak bakımından az yiyip çok hareket etmekten başka bir çözüm yolu yok! Kısacası bizim formül hâlâ geçerli: “Kilo vermek istiyorsanız yediklerinizi yarıya indirin ve yaptıklarınızı iki katına çıkarın”.

İsveç diyeti - 1. Gün

Dün isveç diyetine başladım, 1. gün biraz zor geçti daha doğrusu akşamı zor geçti... Öglen ve akşam menülerini yer değiştirmek serbest, ben de öyle yapmak durumunda kaldım ama sonra pişman oldum. Akşam yemeğinde verdiği et kesinlikle akşam yenmeliki hem midenin doldugu hissedilsin hem de psikoloji bozulmasın. :) Gece çok acıkıp biraz siyah zeytin yedim, yoksa çıldıracaktım gerçekten!

İşyerinde açlık bir nebze daha çekilir oluyor da evde hiç olmuyorrrr...
Bakalım 6 günü tamamlayabilecek miyim? 6'yı kazasız belasız atlatırsam, 13'e devam edeceğim inşallah...

26 Temmuz 2010 Pazartesi

İsveç Diyeti

Bu tarz diyetlere çok karşı olmama rağmen, denemeye karar verdim. Evet ben de yarın İsveç diyetine başlıyorum. Ne oldum değil ne olucam demeliymiş gerçekten.. Yapanlara kızıp yapmayın etmeyin derdim, şimdi kendim yiyorum aynı haltı. Çaresizlik ne kötüymüş... Kilolarımda bir takılma olduğunu epeydir farkediyorum. Hatta son 5 kilodur, tartıda azalma olsa da bedenimde en ufak bir incelme göremiyorum. Bu da çok canımı sıkıyor. O yüzden deneyip görmek istedim. Merak ediyorum bakalım nasıl bir etki yaratacak, acaba inceldiğimi hissedebilecek miyim? Acaba dayanabilecek miyim? Hepsini göreceğiz... Bana katılmak isteyen varsa yazsın, beraber başlayalım. Karşılaştırmış oluruz en azından sonuçları... 

Bugün gerekli alışverişi yapıp, yarın sabah itibariyle başlıyorum. Kilomu yine normal düzende çarşambadan çarşambaya yazmaya devam edeceğim. İsveç diyetinin bitiminde bu diyetle kaç kilo verdiğimi ayrıca yazarım. :)  Bilmeyenler için işte menü:


Kurallar
1. Ayrıca çay, kahve ve meşrubat içilmemeli.
2. Günde 2 litre su içilmeli.
3. Diyet 13 günden fazla sürdürülmemeli.
4. Diyeti ancak 6. günde kesebilirsiniz.
5. 3 aydan kısa bir sürede diyeti tekrarlamayın.
6. Aynı gün içinde öğle ve akşam yemekleri yer değiştirilebilir.
Tavsiyeler
1. Brokoli bulamazsanız karnıbahar yiyebilirsiniz.
2. Kolesterolü yüksek olanlar yumurtanın akını yiyebilir.
3. Ölçü ve miktar belirtilmeyen yiyecekleri abartmamak koşuluyla istediğiniz kadar yiyebilirsiniz.
4. Diyet ağır gelirse 6. günde kesip 3 ay sonra 6 gün daha uygulamak mümkün.

1. gün
Sabah: 1 Fincan kahve, 1 Kesme şeker
Öğle: 2 katı yumurta, 1 porsiyon haşlanmış ıspanak, 1 domates
Akşam: 1 biftek(200 gram,) zeytinyağlı ve limonlu yeşil salata
2. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
Öğle: 1 dilim salam, 100 gram yoğurt
Akşam: 1 biftek (200 gram), yeşil salata, 1 meyve
3. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker, 1 dilim kızarmış ekmek
Öğle: Haşlanmış ıspanak, 1 domates, 1 meyve
Akşam: 2 katı yumurta, 1 dilim salam, yeşil salata
4. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker, 1 dilim kızarmış ekmek
Öğle: 1 katı yumurta, 1 rendelenmiş havuç, 250 gram yağsız beyaz peynir
Akşam: 2 dilim portakalın suyu, 100 gram yoğurt
5. gün
Sabah: 1 büyük rendelenmis havuç (limonlu)
Öğle: Haşlanmış yağsız balık (200 gram, limonlu ve tereyağlı)
Akşam: 1 biftek (200 gram), salata ve brokoli
6. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
Öğle: 2 katı yumurta, 1 büyük rendelenmiş havuç
Akşam: Derisi alınmiş tavuk (200 gram), salata
7. gün
Sabah: Şekersiz çay
Öğle: Izgara et (200 gram), taze meyve
Akşam: Hiçbir şey
8. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme seker
Öğle: 2 katı yumurta, 1 porsiyon haslanmış ıspanak, 1 domates
Akşam: 1 biftek(200 gram), zeytinyaglı ve limonlu yeşil salata
9. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
Öğle: 1 dilim salam, 100 gram yoğurt
Akşam: 1 biftek (200 gram), yeşil salata, 1 meyve
10. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker, 1 dilim kızarmış ekmek
Öğle: Haşlanmış ıspanak, 1 domates, 1 meyve
Akşam: 2 katı yumurta, 1 dilim salam, yeşil salata
11. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker, 1 dilim kızarmış ekmek
Öğle: 1 katı yumurta, 1 rendelenmiş havuç, 250 gram yağsız beyaz peynir
Aşam: 2 dilim portakalın suyu, 100 gram yoğurt
12. gün
Sabah: 1 büyük rendelenmis havuç (limonlu)
Öğle: Haşlanmış yağsız balık (200 gram, limonlu ve tereyağlı)
Akşam: 1 biftek (200 gram), salata ve brokoli
13. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
Öğle: 2 katı yumurta, 1 büyük rendelenmiş havuç
Akşam: Derisi alınmiş tavuk (200 gram), salata



19 Temmuz 2010 Pazartesi

5. Ayın Sonucu

Bu; gecikmiş bir aylık skor bildirimidir. :)

Bu ay epey yavaş ve az miktarda kilo verebildim. Ama kabahat ne bünyemde ne de başka birşeyde. Tamamen bende. Çünkü ben bu ay "epey" rahat bir diyet yaptım. Kaçamaklar boldu. Yine spor yok. Bende spor ruhu yok anacım. Her sefer söz veriyorum kendime ama bir türlü başlayamıyorum spora. Sadece haftasonları filan dışarda koştururken yürüdüklerim var. Ama Allah için onlarda da epey yürüyorum. Spor sayılabilir biraz. :)

Son 1 aylık rehavetten kurtulup Eylül'e kadar kilo verişime hız vermeye kararlıyım. Bu kadar dinlenme yeter. :) Hatta inanmazsınız bugün öğlen yemeğinde haşlanmış karnıbahar yedim! Çok duygulandınız eminim :P Daha önce de yazmıştım sanırım Eylül'de, en azından 1. ya da 2. haftasında 110 kiloyu görmeye kararlıyım. 

Gelelim sadede; bu ay verdiğim miktar sadece 2.6kg. 

5 ayda toplam 28.1 kg oldu. Allah bin bereket versin, hiç yoktan iyidir! :)

9 Temmuz 2010 Cuma

Annemin Köftesi Mİ ACABA?

Alıntıdır (kaynağı bilinmiyor):
ANNEMİN KÖFTESİ.! (yiyin..yiyin.. Afiyet olsun..)


Anlaşılan GDO'dan önce başka bir sürü sorunumuz var. Değerli dostlar, ben inşaat mühendisi olmakla birlikte yaklaşık 18 yıldır yemek sektöründeyim. Yemek Sanayici ve İş adamları Derneği başkan yardımcısı, Ankara Sanayi Odası gıda komite üyesiyim.
Bu sürede öğrendiklerimi yazmaya sayfalar yetmez. Ancak birkaç bilgi aktarırsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Minimum M2 maksimum verim, olay tamamen budur. "Soya Kıyması" adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir. 25 Kg torbalarda kg fiyatı 1,5 TL civarındadır. Kullanırken ılık suyla ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer. Yani kullanım fiyatı kg da 50 krş tan aşağı olur. Gerçek etin 20 TL/kg olduğu yerde tabii ki bunu önce sermaye kullanır.

Maret, Pınar vs gibi hazır tıp annemin köftesi gibi köftelerin tamamı soya katkılıdır. Şirin gözükmesi içinde mix kıyma, soya proteini vs. gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır. Yani et diye soya küspesi satıp, annemin köftesi gibi aynen diye reklâm yapıyorlar.

BİTMEDİ: Bu soya zımbırtısı granül veya toz halinde, beyaz, açık kahve, koyu kahve, kırmızı, yeşil renkleri vardır. Tadı nötre yakındır. Cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye, unla karışıp ekmeğe,keke vs.ye giriyor.
Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi, normal kuşbaşı etten ucuz. Bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor ete, böylece fiyatı ucuzluyor.
Ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker, tansiyon vs, rejimlerinize zarar verir mi bilmiyorsunuz. Yemeğe tuz atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. Yemek şirketinizin et giriş faturalarında "mix kıyma" ve " marine kuşbaşı " var mı, bir kontrol edin bakalım. 
PEYNİR ALTI SUYU TOZU: Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. Nerede kullanılıyor? Peynirli çizi de peynir mi var zannediyorsunuz. Tüm bisküvit ve kek sektörünün birinci sınıf dolgu maddesi. Kg fiyatı 50 krş gibi bişeydi. Yediğiniz bisküvi, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir okuyun bakalım içinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem malzeme var.

Bir top keki toptancısı 15 krş a satıyor. Anam-babam usulü un, yumurta ve yağ ile yapsanız 30 krş malzeme maliyeti var, ambalaj, üretici karı, nakliye ve toptancı karı vs eklenince nasıl o fiyata satılabiliyor? Çünkü kek değil kek benzeri kimyasal bir şey alıp yiyoruz. Paketin üzerini okuyun anlarsınız.

Bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor.

Pul biberin, karabiberin, kimyonun vs, kilosu 5 TL'ye satılan sucuklarda gerçek baharat mı var sanki. Bazılarında zaten sucuk benzeri ürün yazıyor.

Bir danadan 25-30 kg sinir çıkıyor. 40 derecede dondurup öğütüyor sinir unu yapıyor sosise basıyorlar. Şarküteri ürünlerine dikkatli bakın. %100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte.

Tavukların boyun, taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her yeri kemikleriyle öğütülerek "mekanik kıyma " isimli bişi yapılıyor. Tüm tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız.

Bütün bu işler T.C.Tarım ve köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor. Tamamen ve her yönüyle gıda terörünün cenneti olan yurdumuzda izinle bunlar yapılırken siz varın kaçak yapılanları düşünün, Bütün ekmeğe tavuk döner 2 TL, yarısı işkembe, ööööffffffffffff, sıkıldım gene, GDO ne ki o daha yeni fark edildi, devede kulak bile değil. Bunlar işin yemek faslı, daha gıda ambalajları var, koruyucular var vs.

Bu aymazlığa dur demek için bir şeyler yapmalı, birşeyler yapmalı...

Hobim Hobim Güzel Hobim


Bu aralar pek güzel bir heyecan içindeyim. Yeni bir hobi buldum kendime. :)) Hatta bu hobiyi daha ileri götürerek ufak çapta bir gelir kaynağı bile yaratmayı düşünüyorum. Henüz ne olduğunu açıklamıyorum. :P Bilmeyenler azıcık bekleyecek, bilenler de bilmeyenlere anlatMAsın. :) (Special thanks to Hande (Hesionka) :P)

Dün akşam bir gazla gidip kendime bir hobi masası aldım ve salonun bir köşesinde yer açarak kendime hobi alanı yarattım. Hatta Murat'a da detaylı bilgi  verdim dün akşam, o da pek heveslendi. O bile yapmayı düşünüyor. Beraber yapıcaz sanırım, hoşuma da gitmedi değil. Beraber uğraşacağımız yeni bir hobimiz var artıkınnn :)

Bunun dışında, geçen haftaki bozuk yeme düzenimden sonra bu hafta epey toparladım. Ama menülerimi yapmaya karar verdiğim halde, bir türlü yazamadım, biraz da içimden gelmedi işin açıkçası. Hergün detaylı detaylı menü yazmaktan sıkıldım sanırım. Ama yine de ara ara yazacağım. :)

Bu akşam yürüyüşlere de kesin olarak başlıyorum. 3 gündür en az 1 öğünümü 1 kâse K-flakes olarak değiştirdim. Bircan'a teşekkürler! Diyetisyenin Bircan'a verdiği menü pek hoşuma gitti, tam olarak uygulamasam da K-flakes olayıyla ucundan giriş yapmış oldum. Biraz toparlayıp, önümüzdeki pazartesiden itibaren o menüyü yapmayı düşünüyorum. Menümüz şöyle;

sabah: 6 kasık kfleks ve 1 bardak süt

ara  :meyve

öğle  : 8 yemek kaşığı sebze, 1 kâse yoğurt, salata, 1 dilim kepekli ekmek yada
         3 köfte büyüklüğünde et, salata, 1 kâse yoğurt

ara : meyve, yarım çay bardağı leblebi

akşam : sabahkinin aynısı

ara: 1 su bardağı süt sekersiz

sabah ve akşam menüleri için alternatif değişimler:

sabah: sekersiz çay, 1 yumurta, 2 ince dilim ekmek, 1 kibrit kutusu peynir
akşam : 1 kâse yoğurt, 3 köfte veya benzeri, salata, 4 kaşık pilav yada makarna

5 Temmuz 2010 Pazartesi

GERgin

Dün Murat'la sahilde epey yürüdük fakat sıcakta yürüyünce sucuk gibi oldum, güneş battıktan sonra biraz esmeye başladı da Allahtan... yoksa hiç duramazdım. Zaten henüz kendime gelemedim, sabah çok zor uyandım. Bir de uyandımki sesim çıkmıyor. Şimdi biraz biraz açıldı sesim, karga gibi ötüyorum işte :) 

Bugün epeydir giymediğim, daha doğrusu en son geçen yaz giydiğim bir capri pantolonumu giydim. Gayet bollanmış. Beli meli, bacakları heryeri bol, beline kemer takıp çuval gibi sıktırdım :) Öyle olunca pantolon biraz daha havaya kalkıp daralır gibi oluyor, tabi yine de epey bir bolluk söz konusu... Ama inadına giydim :) Üstümdekiler bollaşınca benim ufaldığım daha iyi anlaşılır belki :P

Dün dolaşırken tesadüfen bir büyük beden mağazası gördüm, girip birkaç t-shirt denedim. Birkaç t-shirt'ün kolları çok kısaydı, dedimki ben kısa kollu giymiyorum kollarım fazla tombul olduğu için. Kadın da tuhaf bakışlarını kollarıma dikerek, moralimi sıfırlayan bombayı patlattı: "Hııı evet siz kilo mu verdiniz? Zayıflayınca gerdirmeyi filan düşünüyor musunuz?" 

O an cidden yıkıldım. O kadar mı gevşek gördü beni ya :) halbuki taş gibi hatunum tamam kollarım biraz löbürdek ama hepsi o yani... Ne diyeceğimi şaşırdım zaten. Kuyruğu dik tutucaz ya, "Henüz spor yapmıyorum, spor yapınca sarkma olmaz sanırım, o zaman gerdirmeye de gerek kalmaz!" dedim, uzatmaya hazırlandığı muhabbetini ve laflarını ağzına tıkıverdim. Daha birşey diyemedi ama diyeceğini demişti zaten. Bütün akşam aklıma takıldı. Murat da benle kafa buluyor hala... "Hanfendi gerdirecek misiniz?" diyip duruyor. Yok kardeşim gerdirmicemmm, seni gericemmm mi deseydim acaba?. Ah keşke! Bir de tutup 2 tane t-shirt aldım o salak kadından!

Fakat işin kötü tarafı, ben kollarıma zaten takık olduğum ve önceden de kol gerdirme ameliyatlarını araştırdığım, hatta videolarına kadar izlediğim için. Konuyu ciddi ciddi düşünmeye başladım. Sanırım biraz daha araştıracağım. Belki cidden yaptırırım. :)(

2 Temmuz 2010 Cuma

Hoşçakal 120

1 haftadır koşturmaca halindeyim, babamın taşınma işleri vs. internete doğru düzgün giremedim. Menülerimi de yazamadım. Yazmaya değer birşey de yemedim denebilir. Yine de kilo verme işi iyi gidiyor. Maşallah diyelim nazar değmesin. Havalar çok sıcak sanırım o yüzden eriyorum. :P Şu yaz bir an önce geçse de rahatlasam. Gerçekten hiç sevmiyorum sıcağı. 

Bugünden itibaren menülerimi yine eskisi gibi düzgün yazacağım. Ve 120'lerden kurtulmuş olmanın gazıyla diyetime daha sıkı sarılmaya başladım. Eylül'e kadar 110'u görsem ne hoş olur. Hadi hayırlısı...