3 Şubat 2014 Pazartesi

Tüp mide (sleeve gastrektomi) ameliyatım ve kaçak - Bölüm 2


Uzuun bir aradan sonra hikayenin ikinci bölümünü yazayım dedim, eksik kalmasın. :)
2. yapılan açık ameliyattan sonra tam 3.5 ay daha hastanede yattım. Bunun 3 ayı ameliyat olduğum hastanede. Son 2 haftası ise Ankara'da başka bir hastanede. 8 Ağustos 2013 sabahı yani Ramazan bayramı sabahı apar topar toplanarak ambulans ile Ankara'ya sevk edildim. Ya da postalandım. Adına ne derseniz artık... Orada hemen BT yapıldı, midemde belirgin bir kaçak göremediklerini söylediler.



Sonraki 2 hafta boyunca berbat bir ortamı olan berbat hastanede yattım, hayatımın en zor günleriydi belki de... Allahtan eşim hep yanımdaydı. O olmasaydı dayanabilir miydim bilmiyorum. Bu süreçte ona çok şey borçluyum. Allah ayırmasın...   Bunları düşündükçe duygusala bağlıyorum hep elimde değil...



Dediğim gibi, 2 hafta boyunca birçok test yapıldı; endoskopi, pasaj filmi, metilen mavisi ile kaçak testi vs. ama hiçbirinde kaçak göremediler. Drenimden gelen sıvı da epey azalmış ve berraklaşmıştı. Herşey yolunda gibi görünüyordu fakat içimden bir ses bu kadar kolay olamayacağını söylüyordu. "Birşeyin yok" diyerek beni sıvıya başlattılar, ertesi gün de drenimi cektiler. Herşey yolunda görünüyordu ama ben hala inanmıyordum nedense. 5-6 gün sonra da beni taburcu ettiler. Birkaç gün sonra kontrole gel dediler. Birkaç gün Ankara'da kaldım, kontrole gittim. Ultrason çekildi, kan testleri yapıldı. Ultrasonda gri bir alan gördüler ama üzerinde durmadılar, CRP değerim de 45'ti. Bunu da önemsemediler. Ve ben evime döndüm.



Birkaç gün sonra dren yerimde hergün giderek artan bir acı başladı. 1 hafta sonra artık yardımsız oturup kalkamaz haldeydim ve birdenbire o bölgenin şiştiğini farkettik. Yanardağ misali, göğsümden bile büyük bir şişkinlik. Hemen ameliyat olduğum sevgili hastaneme gittim. Apse yapmış dediler. Yine giydik ameliyat önlüğünü indik ameliyathaneye. Lokal anestezi ile orayı deldiler, apsenin bir kısmını akıttılar, ucu açık bir hortum parçası soktular. Düdük gibi. Ertesi gün de antibiyotiklerimi yazarak beni eve gönderdiler. Sonrasındaki 1 hafta iğrençti. Oradan akan iltihaplara spanch yetiştiremediğimiz günleri hatırlarım. Yine o bir hafta boyunca eşimin ve kayınvalidemin yardımıyla yatıp kalktım. Pansumanlarıma da onlar yardım ettiler. Zamanla antibiyotiklerin yardımıyla iltihap kurudu. 



Tekrar tomografi çektirdim. Bir sıkıntı görünmüyordu ama aslında orada bir fistül hattı varmış. Bunun bir fistül olduğunu bu olaydan yaklaşık 2,5 ay sonra öğrendim. Ameliyat olduğum hastanedeki doktor "aa evet o bir fistül zaten, bunu mu kafana takıyorsun o kendi kendine geçecek" diyerek, muayene bile etme gereği duymadan beni gönderdi. Ne kadar zaman sürer 1 sene sürer mi diye sorduğumda, "yok canım daha neler" gibisinden bir cevap bekledim ama aldığım cevap şuydu: "Allah bilir, 1 sene 2 sene, artık ne zaman kapanırsa". Bu cevap karşısında yıkılmış olarak hastaneden çıkıp ağlayarak eve geldim. Ve hemen başka bir doktora gitmeye karar verdim. Işık hızıyla randevumu aldım ve eşimin reflü ameliyatını yapmış olan güvendiğim başka bir cerraha gittim. Kendisine durumu anlattıkça o güleryüzlü adamın renginin sarıdan kırmızıya oradan mora dönüşünü canlı canlı izledim. Gerçekten yüz ifadesi vahimdi. Doktor bey bana tomografilerin hatalı çekildiğini. Opak maddeli suyu içerek çektirmekle kaçağın anlaşılmayacağını, bunun yerine dren yerindeki delikten maddenin verilip, mideye gidip gitmediğine bakmak gerektiğini söyledi. Ve ertesi gün bu şekilde bir tomografi çektirdim. Sonuç: dren yerinden verilen madde mideme ulaştı! Yani orada hala bir kaçak hattı vardı! 



Ben yine ağlaya zırlaya, yıkılmış halde hastaneden çıktım. İşe dönerken, obezite cerrahisi konusunda güvendiğim yegane hekimlerden birine durumu mesaj attım.
Bugün çok yazdım, devamı yarın :P  (bu sefer vallahi yarın yazıcam :) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder