5 Ekim 2010 Salı

Yapılan En Önemli Hatalar


Daha bugün, neden 30 kg verdiğim halde hala bu kadar şişko olduğumu, bunca yıldır bir alıp bir verdiğim kiloların sonucunda aslında giderek genişleyip yağlandığımı düşünür ve makus talihime ağlarken, az önce yine Selahattin Dönmez'in sitesinde bir yazı buldum. Herkesin okumasını şiddetle tavsiye ederim. :)

Alıntıdır:

Yapılan En Önemli Hatalar: Bir Defada Kilo Vermeyi Amaçlamayan Diyet Uygulamak

Hayatımıza başlarken doğumsal olarak 2 çeşit yağ hücresi ile doğmaktayız. Bu yağ hücreleri belirli zamanlarda artış göstermektedir. Birey kendini düşünecek olursa doğduktan sonra anne sütünden ek besine geçtiği dönemde...
Hayatımıza başlarken doğumsal olarak 2 çeşit yağ hücresi ile doğmaktayız. Bu yağ hücreleri belirli zamanlarda artış göstermektedir. Birey kendini düşünecek olursa doğduktan sonra anne sütünden ek besine geçtiği dönemde yeni besinlere başlama ve kilo alma ile yağ hücresi sayısı artmaktadır. Çünkü gelişen organizma için kilo almak ve boy uzaması en önemli sağlık kriteridir. Büyüyen organizma 5-7 yaşlarında da yağ hücrelerinde artışa neden olur. Bu dönem ise bireyin ilk okullar ile tanıştığı dönemdir. İşte hayatın bu ilk yedi yılında eğer hızlı kilo artışı olursa şanslı olan vücudumuzun metabolik düzenini bozmuş oluyoruz ve hayatın diğer dönemlerinde kilo problemi ile uğraşmak durumunda kalıyoruz. Bu okul dönemini izleyen ilk ergenlik döneminde vücudun erişkin döneme geçerken ki kas ve yağ dokusunun yapılanmasına bağlı olarak bir kere daha vücutta yağ sentezi oluşur ve erişkin dönemde bizim kilo durumumuzu belirleyen yağ hücresi sayısına ulaşır. İşte buradan sonra kilo kontrolü oldukça önem kazanmaktadır. Çünkü hiçbir zaman kilo verme ile oluşan ve bu olgunluğa erişen yağ hücrelerinin sayısı değişmemektedir. Sadece yağ hücresinin oluşan hacmi küçülür ve böylece kilo verilebilmektedir. Kilo verecek bir bireyi düşünelim. Belirli bir kiloda ve diyete başlıyor. Belirli bir süreç içerisinde istenilen kiloya geliyor. Burada kişinin diyete başlamadan önce yağ hücresi sayısı kaç ise hedef kilosuna geldikten sonra da yağ hücresi değişmiyor. Sadece büyümüş olan yağ hücresinin hacmi yani yoğunluğu küçülüyor. Eğer bu birey her ne neden olursa olsun yeniden kilo aldığında vücut çok önemli bir mekanizma ile hem yağ hücresinin kilo almaya bağlı hacmini arttırıyor hem de yeni yağ hücreleri de sentezleyerek bireyin vücudunun genişlemesine, daha fazla yağlanmasına ve daha hızlı kilo almasına neden oluyor. Ve bu birey yeniden kilo vermek isterse yeni yapılanmış ve kazanılmış yağ hücreleri üzerinden daha zorlu yeni bir diyet sürecine başlayıp iyi kilo verebilmesi için hem daha uzun bir süreye hem de daha zorlu bir döneme başlamış oluyor. Bu nedenle bireyler hayatlarında bir defa da kilo problemlerini çözecek bir beslenme sistemi ile kilo vermeli, yaşam boyunca kilolarını koruyacak şekilde beslenme düzenlerine devam etmelidirler. Dünyada tüm bireylerde bu durum benzerdir. Ve kilo verme tedavilerinin bireylerin kafalarını karıştırmasının ve farklı diyet tedavilerinin çıkmasının altında yatan neden de budur. Bireylerin kilo alma durumundaki psikolojik duygu durumlarından yararlanarak, sürekli onları diyete iten bir sistem içerisinde olmalarını sağlamak. Bu nedenle kilo verecek kişiler yaşam boyu kilo korumayı sağlayacak bir beslenme sistemini iyi seçmeli, kilo verirken çok hızlı olmayan yöntemleri tercih etmeli, düzenli yapabileceği fiziksel aktiviteyi seçip kilo korumada sürekliliği sağlamalı ve mutlaka olumsuz yeme davranışı durumlarını ortadan kaldıracak bir siteme entegre olmalıdır.

Bir Bilgi: İnsanın gen haritasında yaklaşık 30.000 kadar gen ve 3.2 milyar nükleotid baz çifti bulunmaktadır. Dünyadaki her bireyde aşağı yukarı bu miktar aynıdır. Ve kadın erkek fark etmeksizin bu gen dizilimi % 99.9’luk kısmı benzerdir. Sadece % 0.1’lik farklılık bizlerin birbirimizden ayrışmasını sağlamaktadır.  Bizlerin arasındaki bu genetik kod farklılıkları bizlerin hastalıklara karşı dirençli veya kolay yakalanabilir olmamıza neden olabilmektedir. İşte bu nedenle bireyler birbirlerinden farklı olarak ilaç ve diyete farklı olarak yanıt verirler. Oysa bugüne kadar duyduğunuz beslenme önerileri hep topluma yönelik olduğundan bireyler hep benzer diyetleri uygulayarak hep hüsran olan sonuçlar almışlardır. Yani bazıları hiç kilo verememiş, bazıları hiç kırmızı et yemezken kolesterollerini düşürememiş ya da bazıları tuzlu yese bile tansiyonları çıkmamış gibi… İşte genetik farklılıklarımız bizim beslenmemizde de değişik olarak kişiselleştirilme olmasını işaret ediyor. Farklılıklarımızı iyi bilerek beslenmek en doğrusudur.

3 yorum:

  1. begendim yaziyi;sagolasin.
    birde iksirin tarifini gordum deniycemde;emalarida yiyiyormusun sonra?

    YanıtlaSil
  2. kesinlikle denemelisin :) hayır elmaları ve içindeki tüm malzemeyi atıyorsun. Sadece suyunu içececeksin.

    YanıtlaSil
  3. güzel bir paylaşım teşekkürler.

    YanıtlaSil